14 Kasım 2016 Pazartesi

Avusturya-Innsbruck


Avusturya-Innsbruck




Alpler deyince ilk akla gelen kayak. Fakat Avusturya Alpleri’nin merkezi Innsbruck’ta kayaktan sonra da hayat çok canlı: İddialı restoranlar, manzaralı barlar, ünlü markaların mağazaları, gece kulüpleri... 30 bin üniversiteliyle gençleşen şehir Rönesans dönemi yapılarının yanı sıra David Chipperfield, Dominique Perrault, Zaha Hadid gibi ünlü mimarların eserleriyle de göz dolduruyor.


Avusturya’nın en uzun nehri İnn, dev dağları aşarak Alpler arasında geniş bir vadiye erişir. İşte bu vadide ülkenin en güzel şehri İnnsbruck yer alır. Dağlar gözalıcı bir yeşille bezenmiştir. Kartallar ve diğer yırtıcı kuşlar gökyüzünde gösteri uçuşlarıyla karşılar konuklarını, özgürlüğün mutlu şarkısını söylerler. Gece çöktüğünde irili ufaklı kasabalar ateş böcekleri gibi karanlığı süsler, Tiroler dumanlı zirveleriyle bu ihtişamı tamamlar.



Innsbruck yılın 12 ayını dolu dolu yaşayan bir şehir. Sokaklarını, dağlarını kışın kayakçılar, yazın meraklı turistler karıncalar gibi istila eder. Günler 24 saate sığmaz, dolu dolu yaşanır.




   Innsbruck, 120 bin nüfuslu küçük rafine bir şehir. Görülmesi gereken yerler birbirine çok yakın, bölgede uygun otoparklar var. Gezmeye şehir kulesinden (Stadtturm) başlamak iyi bir seçim. Böylece 31 metre yüksekten, 360 derecelik açıyla şehri tüm detaylarıyla görmek mümkün. Kule 1442-50 yılları arasında yapılmış. En yüksek noktası 51 metre. 148 basamakla çıkılıyor. Marttan ekime ziyarete açık.
 
Altın Dam'ı Güneş Vurduğunda Görmelisiniz



Şehrin sembolü Altın Dam (goldenes dachl) kulenin yakınında. Yapımı 80 yıl süren, 1500 yılında biten binanın balkon damı 2657 adet altın kaplamalı bakır plakayla kaplanmış. Bir işçilik şaheseri olan bu yapıya güneş vurduğunda çok güzel bir görüntü oluşuyor. Avrupa’daki hemen her küçük kentte bir kule, katedral, müze, köprü ve heykeller olduğunu düşünürsek İnnsbruck için bu Altın Dam’ın tamamen ayırıcı bir özellik olduğu ortaya çıkıyor. 




Altın Dam’ın hemen çaprazında, ön cephesindeki çok güzel süsleriyle dikkati çeken geç gotik üslubunda, 1725 yılında tamamlanan Helblinghaus yer alıyor. Altın Dam’ın yanındaki sokaktan girince karşımıza bir avlu çıkıyor. İki dev kulesi ve geniş kubbesiyle şehrin büyük kilisesi St. Jakob hemen sağımızda bulunuyor.

    Gotik yapının üzerine barok tarzda 1717-24 yılları arasında yapılmış. Tavandaki süslemeleriyle ünlü. Hofburg Sarayı, kiliseyle hemen hemen sırt sırta. 1460’da yapılan saray 1754-73 arasında Maria Theresa tarafından geç barok üslubunda düzenlenmiş. Devrin ihtişam ve zenginliğini yansıtan salonlar, resimler, tavan süsleri ve freskler orijinal halleri ile korunmuş.



Hüzünle Sevinci Buluşturan Zafer Takı

    Sarayın hemen yanında bir kilise (Hofkirche) ve halk sanatları müzeleri var. Eski dönemlerde kullanılan mutfak araçları, giysiler, takılar, günlük kullanılan her türlü araç çeşitli odalarda sergileniyor. Hofkirche ise 1553-63 arasında yapılmış, içinde Kayzer Maximilian’ın anıt mezarı var, yanında 24 mermer röliyefte imparatorun başarıları anlatılıyor. Kilisenin içindeki 28 dev bronz heykelle dost ve akrabaları ölümsüzleştirilmiş.



 Weinhaus Happ’ın solundaki caddeden, kısa sürede Anna Dikilitaşı’na (Annasaule) ulaştık. 1704-06 arasında tamamlanan bu anıt 1703’te Bavyera ile İspanya savaşında zafer uğruna ölen tirollülerin anısına dikilmiş. Biraz daha ileride Zafer Takı’nı (Triumphpforte) görüyoruz. 1765’te Prens 2. Leopold ile Maria Ludovica’nın evlenmesinin şerefine inşa edilmiş.
Ancak kutlamalar sırasında damadın babası Kayser 1. Franz ölünce kapının bir tarafı sevinci, öteki tarafı hüznü temsil eder şekilde yeniden düzenlenmiş. Bu iki anıtın yer aldığı Maria Theresa Caddesi son dönemde yenilenmiş. Bar ve kafelerle süslenen cadde gençlerin yeni mekanı olmuş. Zaten nüfusun dörtte biri üniversite öğrencisi. 1669’dan beri üniversitesi bulunan bu şehir sürekli olarak festival, yarışma ve olimpiyatlara ev sahipliği yapıyor. 1964 ve 1976’da kış olimpiyatlarına kapısını açmıştı. 




**

İnnsbruck'tan Almanya'ya doğru yola çıkarsak ilk durağımız zugspitseolacaktır.



Zugspitze, Wetterstein Dağları'nın en yüksek zirvesinin yanı sıra Almanya'nın en yüksek dağıdır. Deniz seviyesinden yüksekliği toplam 2.962 metredir.

 Dağın tepesi Almanya ile Avusturya'nın sınırıdır,yani dağın kuzey tarafı Almanya,güney tarafı Avusturyadır.

zugspitse! den ister teleferik ile



İsterseniz tren ile Garmisch-Partenkirchen!e gidebilirsiniz




Garmisch-Partenkirchen:



Almanya'nın - Avusturya sınırındaki Yukarı Bavyera Bölgesi’nde bulunan kış sporları merkezi, Garmisch ve Partenkirchen adlı iki yerleşimin birleşmesiyle kurulmuş. Burası aslında iki kasabanın birleşmiş hali, bir zamanlar Garmisch ayrı, Partenkirchen ayrı iki kasabaymış, şimdi tek bir kasaba olarak anılıyor.İnanılmaz güzel bir kasaba. Özellikle duvarları resimli olan evler … Resimlerin bazıları dini ve tarihi bazıları da halkın geleneklerini, göreneklerini anlatıyor.




Graino.

Garmisch-Partenkirchen'e geldikten sonra 15-20 Klm. uzaklıktaki Graino köyüne uğramadan gitmeyin,burada en güzel çiçekleri görebilir,çam ormanının içinde 50 metre genişliğinde,100 metre derinliğindeki buz gibi suyu olan gölden tutulan balıkları görebilir,aynı balıkların otel Alpenhof'ta tadına bakabilirsiniz.


Sonraki durağımız Murnau  (İbo'nun tedavi olduğu yer)




Son durak Münih (München)



Burasını anlatmaya gerek yok sanırım,Bayern Münih futbol takımı burada.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder