14 Kasım 2016 Pazartesi

Apartman kültürü

 
Apartman kültürü



Apartmanda gürültü yapana 2 yıl hapis cezası.

Apartmanda "sağlık problemleri" yaratan gürültüye 2 yıla kadar hapis cezası...

Şehirlerdeki nüfus arttıkça da beton yığınlarını dikiyor, bu yığınlarda iç içe yaşıyoruz. Üst komşumuzdan rahatsız oluyoruz ama biz de alttakini rahatsız ediyoruz.

Bunların büyük bir kısmı günümüz şartlarında kaçınılmaz. Bir de gerçekten duyarsızca ve “hastası olan, bebeği uyuyan, ders çalışan vardır” diye düşünmeden gürültü yapanlar var.
Ancak bu kişilerin “duyarsızca gürültü yapması”, başlıkta belirtildiği gibi hapis cezası gerektirmesi için yeterli değil.

SAĞLIĞA ZARARA ELVERİŞLİ GÜRÜLTÜ

Kanuna göre; “İlgili Kanunlarla belirlenen yükümlülüklere aykırı olarak, başka bir kimsenin sağlığının zarar görmesine elverişli bir şekilde gürültüye neden olan kişi, 2 aydan 2 yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır.” (TCK Md. 183) Burada önemli olan, gürültünün “sağlığının zarar görmesine elverişli bir şekilde yapılması”.

Ayrıca:

Ev faaliyetlerinden kaynaklanan ve komşuların oluşturduğu gürültü artık cezasız kalmayacak.Koşu bandında kalori yakan, evlerinde evcil hayvan besleyen, mahalle aralarında ve meskenlerde düğün yapan ya da asker uğurlamalarında gürültü yapan kişilere idari para cezası uygulanacak.GENELGE YAYINLANDIÇevre ve Şehircilik Bakanlığı, 81 İl Valiliğine bir genelge göndererek, “Gürültü konusunda yapılan ihbar ve şikayetlerde gereğini yapın” dedi. Kabahatler Kanunu'na göre ceza yazmada belediye zabıtaları ile polis ve jandarma ekipleri yetkili olacak. Genelgede, Çevresel Gürültünün Değerlendirilmesi ve Yönetimi Yönetmeliği'nde yapılan değişikliğe dikkat çekildi. Yönetmeliğin 4. Maddesinin z bendinde yer alan “ev faaliyetleri ve komşuların oluşturduğu gürültü” tanımının 2015'de şöyle değiştirildiği açılandı:“Konutlarda kişilerin kendi davranış ve alışkanlıklarından kaynaklanan; kapı, pencere kapatma, yürüme, konuşma, temizlik yapma, mobilya çekme, televizyon seyretme, radyo dinleme, her türlü müzik aleti, çamaşır makinesi, buzdolabı, elektrik süpürgesi, mekanik veya motorlu dikiş makinesi, matkap, testere, öğütücü, çim biçme makinesi, koşu bandı gibi ekipmanları kullanma, hava kanalları, temiz ve pis su tesisatı, jeneratör, hidrofor, kompresör, yakma kazanı, asansör, çöp bacaları, mahalle aralarında ve meskenlerde yapılan düğün, asker uğurlamaları ve benzeri kutlamalar, evcil hayvan besleme ile bina içinde yapılacak tadilat nedeniyle oluşan gürültü Hakkında gürültü şikayeti yapılan kişi ya da komşulara zabıta veya kolluk görevlileri Kabahatler Kanunu gereğince 105 TL idari para cezası kesecek. Yönetmelik gereği bu cezaların verilmesini gerektiren fiillerin işlenmesinden itibaren 3 yıl içinde birinci tekrarında bir kat, ikinci ve müteakip tekrarında ise iki kat artırılarak uygulanacak. Uyarılara karşın gürültü yapmaya devam eden komşular katlamalı cezalara tabi tutulacak. Yani, üç yıl önce yeniden gürültü yapan bir komşu mevcut cezaya göre 210 TL, ikincisinde ise 315 TL para cezası ile karşı karşıya kalabilecek.

**

 Kent kültürü, gelenek ve görenekleri farklı, değişik kültürlerden gelen kişilerin, bireysel hak ve sorumluluklarının bilincine vararak, yaşadıkları kente özgün görgü ve nezaket kuralları çerçevesinde bir arada yaşama kültürüdür. Bu çok kültürlülük zaman içinde köyden kente göçün başlaması ile beraber bu kente daha fazla kültürel zenginlik katmakla beraber birçok problemi de beraberinde getirmiş .Seydişehirde nüfusun artması ile beraber geniş bahçeli evlerin yerini apartmanlar almış durumda. Burada yaşayan insanların apartman kültürü ile geç tanışmaları nedeniyle yapmış oldukları davranış ve uygulamalar ile birçok insanı rahatsız ettikleri kanaatindeyim.  Bununla beraber apartmanda oturan kişilerin aşağıdaki sorulara kendi iç dünyalarında cevap vermesi gerekiyor. 1. giriş kapısında karşılaştığın apartman sakinine selam vermeli misin? 2. Bir oraya bir buraya koşan çocuklarının,yüksek sesle dinlediğin müziğin veya yüksek sesle izlediğin filmin,telefonda ve karşındaki ile konuşurken bağırarak konuşmanın,merdivenlerden koşmanın, ev içinde dolaşırken topuklu ayakkabı giyerek gezmenin, aşağıdaki katta oturan veya kapı komşun olan kimseleri rahatsız ettiğini düşündün mü hiç? 3. Bunları yaparken apartman sakinlerinden olan yaşlı,hasta ve çocukların bunlardan rahatsız olduğunu uyumaları gerekirken uykularını böldüğünü düşündün mü hiç? 4. Balkondan halını çırparken, çöpünü dökerken, alt kattaki balkonuna yıkadığı çamaşırları asmış komşunun öfkesini veya yoldan geçerken üzerine döktüğün çöpün yoldan geçen insanı ne kadar kızdırdığını düşündün mü hiç? 5. İçtiğin sigara külünü kül tablasına değil de rüzgara bıraktığında alt katta arkadaşlarıyla veya ailesi ile oturan kişilerin üzerine gittiğini veya yoldan geçen birinin üzerine düştüğünü ve aynı durumun senin başına geldiğinde vereceğin tepkiyi düşündün mü hiç? Bu tarz soruları çoğaltabiliriz aslında fakat sizin umursamadığınız bu rahatsız edici davranışların muhatabı olan kişiler için bu durum çok can sıkmaktadır. Sizin başınıza gelmesini istemediğiniz davranışları lütfen başkasına yaparak onlara zulüm etmeyiniz. Kendiniz için istediğiniz şeyleri komşularınız içinde isteyiniz ki komşularınızın sizlere söylediği “ALLAH SANA İKİ KATINI VERSİN” cümlesinden karlı çıkabilesiniz. Adalet insanın yüreğinde olmalıdır. Herkes kendi vicdanının polisi olmalıdır.

Seydişehir

Seydişehir





    Göller Yöresi'nde bulunan Konya'nın Seydişehir ilçesi, Ankara-Konya-Antalya karayolu üzerindedir,sık kullanılan bir yol üzerinde bulunması nedeniyle gelişmiş bir ilçedir. Seydişehir'deki en dikkat çekici yerler; Tınaztepe mağarası, termal özellik taşıyan Ilıca, Pınarbaşı ve Kuğulu'da bulunan su kaynakları, Sakaltıtan Mağarası, Seyyid Harun Camii ve Susuz Güvercinlik Mağarasıdır.




    Her mahallesinde günün 24 saatinde akan çeşmeleri,bağları ve bahçeleri,Konya'nın Abant'ı olmaya aday Kuğulupark piknik yeri ile bilhassa emekliler için iyi bir yaşam alanı ve turistik bir ilçe olma yolundadır.

    İhalesi yapılan Konya-Antalya Hızlı tren yolu Seydişehirden geçmektedir.

    Antalya,Alanya ve Manavgat'ın yerlileri bunun farkına varmış olup,Seydişehir'den yazlık ev almakta,yazlarını burada geçirmektedirler.





    Küpe Dağı'nın eteklerinde bulunan Seydişehir'in deniz seviyesinden yüksekliği, 1123 metredir.

    İlçedeki ekonomik faaliyetler, alüminyuma dayalıdır. İlçe merkezinde başta ETİ Alüminyum Tesisleri olmak üzere başka endüstriyel işletmeler de bulunmaktadır. Tarımda ise hububat ve nohut üretimi görülmektedir.



    Seydişehir ilçe merkezine 26 kilometre uzaklıkta bulunan Tınaztepe Mağarası, ilçenin turistik yeridir.


    Toplam uzunluğu 22 kilometre olan mağaranın, 1,5 kilometrelik kısmı gezmeye müsaittir. Yatak özellikte bu mağara, 1968 yılında Fransız bilim adamı Michel Bakalowichz tarafından keşfedilmiştir. Mağarada yapılan tıbbi araştırmalar, mağaranın astım hastaları için doğal bir tedavi sunduğunu ortaya koymuştur. Yapılan araştırmalara göre 230 milyon yıl gibi uzun bir süreçte meydana gelen Tınaztepe Mağarası'ndaki taban-tavan yüksekliği farkı, bazı noktalarda 65 metreye kadar ulaşmaktadır.

    Tınaztepe Mağarası, girişte 1.mağara ve 2.mağara olmak üzere iki ayrı kısımdan oluşuyor. Bu nedenle bölge, Tınaztepe Mağaraları olarak da adlandırılıyor. 1.mağara, ikinciye göre daha uzun bir yola sahip. Mağaraların içerisinde aydınlatma ve yürüyüş için tahta iskele bulunuyor.

    İlçenin 1 kilometre kadar kuzeyinde Seydişehir Kaplıcası vardır. Yüksek bir yamaçta, farklı noktalarda kaynayan bu kaplıca suyunun geçmişinin, tarih öncesi döneme kadar uzandığı tahmin edilmektedir. Ilıca suyunun sıcaklığı, ortalama 32 C'dir.Bölgenin suyu; hidrokarbonat, kalsiyum ve bromür içermektedir. Kaplıca suyunun cilt hastalıklarına, kadın hastalıklarına ve kemik tedavisine iyi geldiği belirtilmektedir. Bölgede 1 açık, 3 kapalı havuz bulunmaktadır.

    Seydişehir Ilıca Su Analizi: Renksiz, kokusuz, belirli bir tadı yok, debi 1.42 l/sn, sıcaklık 32 oC’dir. Toplam sertlik 24.41 odH (Alman Sertliği).

    Seydişehir halkı, özellikle hafta sonlarında ilçenin en huzurlu yerlerinden olan Kuğulu Park'a gitmektedir.

 
    Bir mesire yeri olan Kuğulu Park; yeşilliklerle kaplıdır ve bir adet yapay gölet bulunmaktadır. Göl çevresine kurulan tesiste, yiyecek-içecek hizmeti de sunulmaktadır. Kahvaltı için bu tesisi tercih etmenin yanı sıra mangal yapmak için de parktaki alanlardan yararlanabilirsiniz.

Avusturya-Innsbruck


Avusturya-Innsbruck




Alpler deyince ilk akla gelen kayak. Fakat Avusturya Alpleri’nin merkezi Innsbruck’ta kayaktan sonra da hayat çok canlı: İddialı restoranlar, manzaralı barlar, ünlü markaların mağazaları, gece kulüpleri... 30 bin üniversiteliyle gençleşen şehir Rönesans dönemi yapılarının yanı sıra David Chipperfield, Dominique Perrault, Zaha Hadid gibi ünlü mimarların eserleriyle de göz dolduruyor.


Avusturya’nın en uzun nehri İnn, dev dağları aşarak Alpler arasında geniş bir vadiye erişir. İşte bu vadide ülkenin en güzel şehri İnnsbruck yer alır. Dağlar gözalıcı bir yeşille bezenmiştir. Kartallar ve diğer yırtıcı kuşlar gökyüzünde gösteri uçuşlarıyla karşılar konuklarını, özgürlüğün mutlu şarkısını söylerler. Gece çöktüğünde irili ufaklı kasabalar ateş böcekleri gibi karanlığı süsler, Tiroler dumanlı zirveleriyle bu ihtişamı tamamlar.



Innsbruck yılın 12 ayını dolu dolu yaşayan bir şehir. Sokaklarını, dağlarını kışın kayakçılar, yazın meraklı turistler karıncalar gibi istila eder. Günler 24 saate sığmaz, dolu dolu yaşanır.




   Innsbruck, 120 bin nüfuslu küçük rafine bir şehir. Görülmesi gereken yerler birbirine çok yakın, bölgede uygun otoparklar var. Gezmeye şehir kulesinden (Stadtturm) başlamak iyi bir seçim. Böylece 31 metre yüksekten, 360 derecelik açıyla şehri tüm detaylarıyla görmek mümkün. Kule 1442-50 yılları arasında yapılmış. En yüksek noktası 51 metre. 148 basamakla çıkılıyor. Marttan ekime ziyarete açık.
 
Altın Dam'ı Güneş Vurduğunda Görmelisiniz



Şehrin sembolü Altın Dam (goldenes dachl) kulenin yakınında. Yapımı 80 yıl süren, 1500 yılında biten binanın balkon damı 2657 adet altın kaplamalı bakır plakayla kaplanmış. Bir işçilik şaheseri olan bu yapıya güneş vurduğunda çok güzel bir görüntü oluşuyor. Avrupa’daki hemen her küçük kentte bir kule, katedral, müze, köprü ve heykeller olduğunu düşünürsek İnnsbruck için bu Altın Dam’ın tamamen ayırıcı bir özellik olduğu ortaya çıkıyor. 




Altın Dam’ın hemen çaprazında, ön cephesindeki çok güzel süsleriyle dikkati çeken geç gotik üslubunda, 1725 yılında tamamlanan Helblinghaus yer alıyor. Altın Dam’ın yanındaki sokaktan girince karşımıza bir avlu çıkıyor. İki dev kulesi ve geniş kubbesiyle şehrin büyük kilisesi St. Jakob hemen sağımızda bulunuyor.

    Gotik yapının üzerine barok tarzda 1717-24 yılları arasında yapılmış. Tavandaki süslemeleriyle ünlü. Hofburg Sarayı, kiliseyle hemen hemen sırt sırta. 1460’da yapılan saray 1754-73 arasında Maria Theresa tarafından geç barok üslubunda düzenlenmiş. Devrin ihtişam ve zenginliğini yansıtan salonlar, resimler, tavan süsleri ve freskler orijinal halleri ile korunmuş.



Hüzünle Sevinci Buluşturan Zafer Takı

    Sarayın hemen yanında bir kilise (Hofkirche) ve halk sanatları müzeleri var. Eski dönemlerde kullanılan mutfak araçları, giysiler, takılar, günlük kullanılan her türlü araç çeşitli odalarda sergileniyor. Hofkirche ise 1553-63 arasında yapılmış, içinde Kayzer Maximilian’ın anıt mezarı var, yanında 24 mermer röliyefte imparatorun başarıları anlatılıyor. Kilisenin içindeki 28 dev bronz heykelle dost ve akrabaları ölümsüzleştirilmiş.



 Weinhaus Happ’ın solundaki caddeden, kısa sürede Anna Dikilitaşı’na (Annasaule) ulaştık. 1704-06 arasında tamamlanan bu anıt 1703’te Bavyera ile İspanya savaşında zafer uğruna ölen tirollülerin anısına dikilmiş. Biraz daha ileride Zafer Takı’nı (Triumphpforte) görüyoruz. 1765’te Prens 2. Leopold ile Maria Ludovica’nın evlenmesinin şerefine inşa edilmiş.
Ancak kutlamalar sırasında damadın babası Kayser 1. Franz ölünce kapının bir tarafı sevinci, öteki tarafı hüznü temsil eder şekilde yeniden düzenlenmiş. Bu iki anıtın yer aldığı Maria Theresa Caddesi son dönemde yenilenmiş. Bar ve kafelerle süslenen cadde gençlerin yeni mekanı olmuş. Zaten nüfusun dörtte biri üniversite öğrencisi. 1669’dan beri üniversitesi bulunan bu şehir sürekli olarak festival, yarışma ve olimpiyatlara ev sahipliği yapıyor. 1964 ve 1976’da kış olimpiyatlarına kapısını açmıştı. 




**

İnnsbruck'tan Almanya'ya doğru yola çıkarsak ilk durağımız zugspitseolacaktır.



Zugspitze, Wetterstein Dağları'nın en yüksek zirvesinin yanı sıra Almanya'nın en yüksek dağıdır. Deniz seviyesinden yüksekliği toplam 2.962 metredir.

 Dağın tepesi Almanya ile Avusturya'nın sınırıdır,yani dağın kuzey tarafı Almanya,güney tarafı Avusturyadır.

zugspitse! den ister teleferik ile



İsterseniz tren ile Garmisch-Partenkirchen!e gidebilirsiniz




Garmisch-Partenkirchen:



Almanya'nın - Avusturya sınırındaki Yukarı Bavyera Bölgesi’nde bulunan kış sporları merkezi, Garmisch ve Partenkirchen adlı iki yerleşimin birleşmesiyle kurulmuş. Burası aslında iki kasabanın birleşmiş hali, bir zamanlar Garmisch ayrı, Partenkirchen ayrı iki kasabaymış, şimdi tek bir kasaba olarak anılıyor.İnanılmaz güzel bir kasaba. Özellikle duvarları resimli olan evler … Resimlerin bazıları dini ve tarihi bazıları da halkın geleneklerini, göreneklerini anlatıyor.




Graino.

Garmisch-Partenkirchen'e geldikten sonra 15-20 Klm. uzaklıktaki Graino köyüne uğramadan gitmeyin,burada en güzel çiçekleri görebilir,çam ormanının içinde 50 metre genişliğinde,100 metre derinliğindeki buz gibi suyu olan gölden tutulan balıkları görebilir,aynı balıkların otel Alpenhof'ta tadına bakabilirsiniz.


Sonraki durağımız Murnau  (İbo'nun tedavi olduğu yer)




Son durak Münih (München)



Burasını anlatmaya gerek yok sanırım,Bayern Münih futbol takımı burada.

12 Kasım 2016 Cumartesi

Dünyayı değiştirmek isterdim.


Dünyayı değiştirmek isterdim.

“Genç ve özgür iken, düşlerim sonsuzken, dünyayı değiştirmek isterdim. Yaşlanıp akıllanınca, dünyanın değişmeyeceğini anladım.

Ben de düşlerimi biraz kısıtlayarak sadece memleketimi değiştirmeye karar verdim. Ama o da değişeceğe benzemiyordu.

İyice yaşlandığımda, artık son bir gayretle, sadece ailemi, kendime en yakın olanları değiştirmeyi denedim. Ama maalesef bunu kabul ettiremedim.

Ve simdi ölüm döşeğinde yatarken birden fark ettim ki, önce yalnız kendimi değiştirseydim, onlara örnek olarak ailemi de değiştirebilirdim.

Onlardan alacağım cesaret ve ilhamla, memleketimi daha ileri götürebilirdim.  Kim bilir, belki dünyayı bile değiştirebilirdim.”

Hayat akarken değişim önce insanın kendisi ile başlar. Kendi hayatında bir fark yaratamayan başkalarında hayatında fark yaratamaz.

Portofino



Portofino, kuzeybatı İtalya'da Ligurya bölgesinde Genova ili'ne bağlı bir belde. Portofino beldesi alan itibariyle Genova ili içerisinde en küçük belediyedir. Rengarenk evlerin çevrelediği bir küçük limanı vardır. Bu küçük nüfuslu sahil beldesi Italya'nın ve Avrupa'nın en resimsel yerleşkelerinden biri olduğu genellikle kabul edilmektedir.

    Akdeniz’de küçük bir koyda olmasına karşın dünya çapında tanınan bu kasaba, şöhretini ünlü simaların ziyaretine borçlu ama, bu durum güzelliğini ikinci plana atmaya yetmez.

    Günümüzde ayrıcalıklı turistlerin tatil tercihi olan Portofino, İtalya’nın kuzeybatısındaki Cenova kentine bağlı eski bir Roma kenti. Romalı yazar ve filozof Pliny, kentin adının, körfezi çepeçevre saran yunusların bolluğundan dolayı “Portus Delphini” olarak geçtiğinden söz ediyor. Portofino İtalyanca’da “son liman” anlamına da geliyor.


    Daracık Via Roma Sokağı limana iniyor. Dükkânlar sıra sıra; hediyelik eşyalar, pastaneler, şık butikler, çiçekçiler, sanat galerileri... Portofino Limanı küçücük bir yer. Ama limanı saran rengârenk bakımlı binalar, dünyaca ünlü şık butikler, lüks kafe ve restoranlar buradaki hayatın nasıl da gösterişli olduğunu gösteriyor. Şirin bir sahil kasabası burası...

    Palmiyeli yolları, çiçekli parkları, kristalimsi denizi, şık insanları, lezzetli sofraları, uzun sohbetleriyle İtalyan tipi hayatın ta kendisi. Limanda güneşin süzülerek batışını izlerken insan kendinden geçiyor.


    Portofino, doğal bir liman olması itibarıyla tarih boyunca yelkenlilere sığınak olmuş. Eskiden yunusların taklalar attığı limanda şimdi gösterişli yatlar demirli. Kimlere ev sahipliği yapmamış ki burası; Jacqueline Onassis, Brigitte Bardot, Humphrey Bogart, Grace Kelly, Madonna, Cindy Crawford, Antonio Banderas... Politikacılar, liderler, milyonerler...



    Sanat Limanı

    Limana girer girmez balıkçı kayıkları göze çarpıyor. Ne kadar turistik olsa da, balıkçılar hep buranın asıl sakinleri belli ki. Sahilde yürüyen güzel yüzlü insanlara bakarken burnuma zeytinyağı, deniz ve çam ormanı kokuları geliyor. Sahildeki binaların bazıları freskolarla süslü, çoğu sıcak tonlarla boyanmış.


    1950’lerin başından itibaren turizm Portofinolular için giderek daha fazla önem kazanmış; sürdürülebilir turizm anlayışıyla, ellerindeki değeri koruyup geliştirme felsefesiyle hareket etmişler. Zamanla jet sosyetenin tatil beldesi konumuna gelen Portofino, “Sanat Limanı” sloganıyla uluslararası kültür sanat etkinliklerinin hayat bulduğu bir merkeze de dönüşmüş. Azımsanamayacak sayıda sanat galerisi var burada.


    Koylarını Gezin

    Köyü saran tepelere beton yığını oteller yapmak yerine yeşil korunmuş, binaların hemen gerisinde başlayan ormanda uzun yürüyüşler yapabilirsiniz. Ya da bir balıkçı motoru kiralayıp çevredeki koyları gezmek mümkün. Portofino, içeceğinizi yudumlarken veya oraya özgü yemekleri tadarken her an ünlü aktör veya aktrisleri, dünyaca meşhur yazarları, şarkıcıları, bilim adamlarını, işadamlarını, sanayicileri ve rüyalarımıza konuk olabilecek daha nice kahramanı görebileceğimiz, eşsiz güzelliklerin ortasında bir huzur limanı. İddialı bir cümleyle bağlamak gerekirse; dünyada bu harikulade ve tılsımlı köyü en azından bir kere görmek istemeyecek hiçbir turist yoktur.


https://www.youtube.com/watch?v=phTslMxr6O4



Bled, Slovenya


     Bled, Slovenya'nın kuzey batısındaki yukarı Carniola bölgesinde 10.899 nüfuslu belediyedir. Alan turistlerin popüler uğrak noktasıdır. Bu yerden ilk bahsediliş, 10 Nisan 1004 tarihlidir. Brixen'in Albuin piskoposunun İmparator II. Henry tarafından ödüllendirildiği zamandır. 1996 yılında bağımsız belediye oldu.

    Bled, buz devrine ait Bled Gölü ile ünlüdür. Bu onu büyük bir turist cazibe yeri yapar. Onun ılıman iklimi nedeniyle Bled, Dünyanın her bir köşesindeki aristokrat misafirler tarafından ziyaret edilir. Bugün en önemli kongre ve dinlenme merkezidir. Geniş yelpazeli spor aktiviteleri sunar. (Golf, balıkçılık, at biniciliği) ve dağ tırmanışının başlama noktasıdır.


    Gölün ortasındaki küçük bir ada Hz. Meryem'e adanmış bir kiliseye yer olur; ziyaretçiler sıklıkla iyi şans dilemek için onun zilini çalarlar. Kiliseden önce ada üzerinde, Slav mitolojisindeki bereket ve aşk tanrıçası Ziva adına inşa edilmiş bir tapınak bulunuyormuş. Adaya, Pletna olarak adlandırılan geleneksel bir bot ile gidilir. Adada tarih öncesi zamana ait insan izleri bulunmuştur.


    Kilise 1465 yılında, 54 metrelik çan kulesi ve ana sunağı ile Barok tarzında inşa edilmiş. İlerleyen zamanlarda depremler ve yıldırım çarpması sonucu hasar gördüğünde devamlı yenilenmiş, yan sunaklar ilave edilmiş, ana sunak Venedik ressamlarının çalışmaları ile 17 yüzyılda bugünkü şeklini almış.


    Kasaba, Slovenya'da Vanilya ve Krem pastanın Kremna rezina adlandırılması ile tanınır. Bu isim Almancadan cremeschnitte sözünden türer. Literatürdeki anlamı Cream slice (kaymaklı dilim) dir. Bled Gölü'ndeki ada 99 basamaktır. Evlenenlerdeki yerel gelenek, yeni gelini sessiz kaldığı sürece; kocanın gelini bu basamakların en üstüne taşımasıdı
r.


Almanya - Düsseldorf


Almanya - Düsseldorf





Dünyanın bu kadar düzensiz oluşuna nazire edercesine ihtişamlı bir netlik var her köşesinde bu ülkenin.
Anlatmaya çalışacağım bu şehir Almanya'nın Düsseldorf şehri, aslında temelde sakinliğin kurallara dönüşmüş olduğu bir şehir. yani şehir kendi içinde o kadar düzenli ki, ister istemez size bunu günün her saati hissettiriyor. yolda yürürken, yemek yerken, alışveriş yaparken vs. kıyısından akan Ren nehrinin güzelim sularından mıdır nedir bilmem, bir şekilde ayak uyduruyorsunuz bu devinime. günlük hayatta eşlik eden bütün olgular burada günlük hayatın bir parçası. adamlar koskoca şehirde kendi olmayı başarsın diye insanlar, sükuneti nefes alıp vermek gibi rutin ve sıradan hale getirmiş. size sadece yaşamak kalıyor..
Yeşillik açısından tek kelime edemem, bu konuda ellerine su dökülmez gerçekten de. adamlar en ufak alanı bile yem yeşil kalsın diye korumuş da korumuş. bi de güzel taraf her an karşınıza çıkıyor bu yerler. öyle ulaşmak için çok çaba sarfetmenize de gerek yok yani. girdiğiniz her sokakta, caddede illa bir yeşil alan var küçük de olsa.


Gezmek için bir aylık abonman bileti alalım dedim 64 Euro verdim, keşke almaz olaydım,bilet kontrolü yapan bir tane bile görevli görmedim.bir de metro'ya bindim,yine kontrol yok, tramvayda kesin denk gelir,diye tranvaya bindim,tranvayda da kontrol eden kimse yok, boşa aldık biz bu bileti dedim.
Onun dışında bir ay inip bindim trene,tramvaya birinde de bir kontrole rastlamadım.
Hani ben şimdi böyle söylüyorum diye siz de almamazlık etmeyin. cinslikleri tutar, çıktıkları toplu yıllık izinden dönerler filan yakalanırsınız elin memleketinde
Bu sadece benim deneyimimdi. "ben kendime güveniyorum, yakalansam da yırtarım bi' şekilde" diyorsanız kolay gelsin. ha ben bi' daha gitsem alır mıyım? belki sadece havalimanından şehre kadar hepsi bu. şehrin içinde hayatta almam. derim,kaldı ki zaten yürüyerek bi' çok yere gidebiliyorsunuz şehirde



Nerede kalınır?

Düsseldorf'ta Königsallee, Altstadt ve Carlstadt çevresinde kalabilirsiniz. Altstadt Almanca'da eski şehir demek. Bu saydığım bölgelerin arası yürüyerek 10 dakika ve hepsi de gezilecek yerlerden. Düsseldorf'un merkezinde kalırsanız 15 dakika yürüme mesafesinde hemen hemen her yere gidebilirsiniz.






Nereleri görmeli?

Düsseldorf'ta çok tarihi eser ve müze tarzı bir şey beklemeyin. Burası barları, kafeleri ve alışveriş caddeleri ile ünlü bir şehir. Benim fikrim eski şehir ve çevresini yürüyerek gezmeniz ve beğendiğiniz caddelerde oturup bira yada kahve içmeniz, zaten şehir büyük değil.
Königsallee: Lüks mağazaların yer aldığı şehrin en önemli alışveriş caddesi. Caddenin ortasından dere/kanal gibi bir şey geçiyor. Caddenin başında (gerçi yürümeye başladığınız tarafa göre sonunda da olabilir ) Hofgarten diye bir park bulunuyor. Hava güzelse burada da zaman geçirebilirsiniz.




Altstadt:

Almanca'da eski şehir demek olan Altstadt bölgesi Düsseldorf'un barları ile meşhur olan bölgesi. Düsseldorf için "The longest bar in the world" denmesinin nedeni buradaki yanyana ve karşılıklı dizilmiş çok sayıda bardan kaynaklanıyor.




Ren

Carlstadt:
Burası Altstadt'ın azıcık güneyindeki mahalle. Burada mağazalar, kafeler ve meydanındaki ufak pazarı (Carlsplatz Market) ile çok güzel bir mahalle. Mittelstrasse, Wallstrasse, Flingerstrasse ve çevresinde gezebilirsiniz.



Marktplatz:
Burası şehrin meydanı ve ortasında Jan Wellem'in heykeli yer alıyor. Noel marketi burada kuruluyor ve diğer festivallere de bu meydan ev sahipliği yapıyor. Bolkerstrasse'den Ren nehri'de doğru yürüdüğünüzde meydana ulaşabilirsiniz.



Rheinuferpromenade:
Ren nehri kenarındaki diyebiliriz. Yan yana bar/restaurantların olduğu ve bir ucunda çok güzel binaların (nehrin karşısında da bu tarz binaları görmek mümkün), diğer ucunda da hava güzelken insanların içeceklerini, kitaplarını yada arkadaşlarını yanlarına alarak takıldığı merdivenlere ev sahipliği yapan kordon boyu. Merdivenlere "Rheintreppen" deniyor.
Rheinturm: Şehri yukardan izleyebileceğiniz kule. Hava açıksa manzara hoşunuza gidebilir.


Ne yenir içilir?




Barlarıyla ün salmış bu şehirde tabiki de bira içilir, Düsseldorf'un Alt birası meşhur. Ren nehri kenarındaki mekanlarda oturup manzara izleyebilir veya Altstadt'taki yüzlerce bar/kafe'den birine gidebilirsiniz. Barların bir çoğu gayet iyi ancak birahane olarak en hit mekanı Uerige. Burası kendi biralarını üretiyor ve haftasonları dolup taşıyor, aynı zamanda atıştırmalık veya akşam yemeği için de tercih edebilirsiniz. Uerige dışında Brauerei im Füchschen'in ve Hausbrauerei Zum Schlüssel'in biraları ve yemekleri gayet başarılı. Bu üç mekanın da fiyatları sizi üzmeyecektir.
Kafe olarak ise Bistro Zicke, Bazzar Caffe ve Woyton'u sevdim. Tatlı ve çikolata arıyorsanız da Königsallee'deki KÖ Center'da bulunan Heinemann'da kendinizi kaybedebilirsiniz.
Düsseldorf'ta yemek olarak her türlü şey bulabilirsiniz çünkü göçmen çok fazla. Japon göçmenlerin fazlalığı nedeni ile çok iyi Uzak Doğu restaurantları bulmanız mümkün.

*****

KÖLN DOM Katedrali


Düsseldorf ve Köln birbirine çok yakın. Eğer vaktiniz varsa Düsseldorf'a kadar gitmişken Köln'e de uğramanızı tavsiye ederim.



Köln, Almanya'nın dördüncü büyük kenti. Köln ana tren garı, havaalanına trenle 14 dakika uzaklıkta. Ana tren garı, hemen ünlü Köln katedralinin (Kölner Dom) yanında yer alıyor. 1248'de inşası başlayan gotik katedralin kuleleri 157 metre yüksekliğe sahip ve içinde harika vitray çalışmaları